Nasıl Yaoici Olunur..?

Klasik Yaoici Olma Yolu

Evet klasikleşmiş yazı serilerimden eminim haberiniz vardır. Haberim yok diyen yok abla bizde klasik ne arar diyenleri buraya, şuraya, ve bu linke davet ediyorum izninizle. Şimdi bu klasikleşmişlerin linki verip bize ne sunacaksın derseniz eğer bu hafta başlıktan da belli olduğu üzere bir yaoici nasıl olunur nasıl bu seviyeye gelir ve hangi süreçlerden geçer tarzı bir yazı dizisi sunacağım sanırım. (yani planlarım bu yönde ama yazarken konu nerelere gider ne tarafa doğru çevrilir şu anda bilgim yok.)

Bu da nereden çıktı derseniz eğer bu güne kadar yazdıklarımın hepsi yaoi manga üzerine olduğundan okuyanları es geçmişim hissiyatına kapıldım sanırım. (yada yazacak konu ararken birden karşıma çıkmış da olabilir şimdi çok da şey yapmayayım yani ^-^)

İşte kendimce yaoici olma yolundaki klasikler;

1. Tavsiye üzerine izlediğim animede erkekler öpüştü ama çokta rahatsız olmadım klasiği:

Herkesin bir başlangıç noktası vardır illaki. Benimde tabi ki bir başlangıcım vardı bu konuda.Yani öyle gidip te ben yaoiye saracağım diye kimse başlamıyor açıkçası. Öncelikle anime hastası olan siz kesinlikle gözünüze çarpan kapaktaki yakışıklı karakterleri kaçırmayan bir yapıda oluyorsunuz. Tabi gözünüz bir cool karakter görünce kulaklarınız hafif dikilip gözleriniz büyüyerek ekrana odaklanıyorsunuz. İşte ilk Sekai ichi Hatsukoi'de sizi çeken bu oluyor. Üstüne üstlük kapakta 2 yakışıklı karakter var birbirlerine sarılır vaziyette. Tamam bir de konuya bakalım sanırım bunlar arkadaş. Ama velakin konuda tam aslında ilk başta anladığınız şekilde çıkıyor. Tövbe bismillah deyip kapatıyorsunuz. Aradan geçen zaman sürecinde bir kaç yerde daha aynı animeyi görünce kafanızda yaa izlesem ne çıkar o şekilde sahnede yoktur şeklinde düşünceler beliriyor. Sizi bir şeyler ele geçiriyor bu noktada yani merak.Aklınızda sürekli izleme fikri dolanıp duruyor. Ahh işte o merak sizi nerelere kadar sürüklüyor tabi o zaman bunu bilemiyor ve saf şekilde animeyi izlemeye başlıyorsunuz. Evet dediğiniz şekilde anime harika çıkıyor tabi ki o kadar müthiş ve mükemmel çıkıyor ki bu güne kadar ben ne izledim bu nasıl olur izlediklerim animeyse bu neydi gibi sorular beyninizde fink atıyor. İzledik sonra bile kafanızda hala oynatmaya devam ediyorsunuz. Kendi kendinize konuşup nasıl olur da bu kadar harika olur şeklinde yorumlarda bulunuyorsunuz.

Anime de geçen öpüşme sahnelerinden en basta rahatsız olsanız da içinde aşk duygusunun diğer izlediklerinize hiç benzemediğini fark edip şaşırıyorsunuz. Peki ama sizi bu aşka çeken şey ne olabilir ki. Tabi ki imkansız olması ve tabularla bezeli şekilde yasak olması. Kısaca bu aşk size acayip iyi geliyor.Yasak aşkın cazibesine kendinizi kaptırıyorsunuz. İçinizdeki bazı şeyleri harekete geçiriyor ve bu ne ola ki deyip araştırma kısmına geçiyorsunuz.

İşte araştırma kısmına geçiş 2. bölümüzü oluşturuyor.

2. Araştırdığım şey meğer erkekler arasındaki aşkmış ama bu olay beni çokta bozmaz klasiği:

Evet izlemedeki duyduğunuz o çarpıcı duyguların karşılığı tabi ki 2 erkek arasındaki aşka çıkıyor. Nasılda  mutlu olduğunuzu hatırlayıp googlenin arama motoruna (yada hangisini kullanıyorsanız) yazıyorsunuz. İlk animenin adını yazdığınızı var sayıyorum. Zaten izlediğiniz yerde türü diye belirtilen köşede daha önce hiç rastlamadığınız shounen ai ve yaoi kelimelerini görüyorsunuz. Aklınız bir köşesi bu noktada vazgeçmek üzere size yapma diye fısıldıyor. Ama onu kim takar hemen o düşünceleri çıkmaması üzerine bir yere kilitliyorsunuz. (hey sana dışarısı yasak :) Ve işte her şey o anda başlıyor. Girdiğiniz site bunun ne olduğunu açıkça belirtiyor. Etrafta aşk, yasak çekici, japonya, hafif türü ve cinsellik tarzında kelimeler geziniyor.

Sonrasında bir bakıyorsunuz altında bir dolu yorum. Çoğunluğu bu türden vazgeçemedikleri hakkında ve dahada farklı şeylerden bahsediliyor. O arada bundan başkada animeler olduğunu keşfediyorsun. Neredeyse ikizi kadar benzeyen bir animeye gözlerin kayıyor. Junjou Romantica.

Tabi ki ilk baştaki tereddütlü halinde eser yok. Hemen gizli bir şekilde izlemeye başlıyorsun. (sanki sadece sana özel çekilmiş bir anime izlenimi yapıyorsun kendince. Kimse bilmemeli ve izlememeli şeklinde düşünceler geçiriyorsun.(burada kast edilen ailenden herhangi biri)

Evet sadece sana özel. İzledikçe daha da mest oluyorsun. Sonra bakmışsın ki başka animeler sana itici gelmeye başlıyor. Ne öyle vıcık vıcık aşk konuları. Sana daha çarpıcı yasak ve tutkulu bir şeyler gerekiyor. Yorumların birinde animeyi yapan fansuba bol bol teşekkür edilmiş. (eline yapışmaz ya bir iki teşekkürde sen et diyorsun içinden.) Hemen bir yorumu patlatıyorsun sen daha tereddütlü yaklaşırken adamlar bunu Türkçeye çevirip vermiş eee daha ne olsun bol bol teşekkür ederken aklına bunların bir site olması gerek diye bir fikir düşüyor.

Anında adını kopyalayıp (çünkü ilk başta kimsenin ezbere yazdığını düşünmüyorum cidden uzun ve karışık bir adı var fansubun (yani ilk düşünülen buydu dimi:)) google amcayla iletişime geçiyorsun. Kuvvetle muhtemel Heterophobiayla ilk iletişim bu sayede oluyor.

Bir bakıyorsun ekranın bir anda parlıyor ve içinden gök kuşağı geçen bir bahçe önünde beliriyor. Ve sen unicornlara bakarak ilerlerken önünde şekerden yapılmış bir ev beliriyor. Bahçe salıncağında sallanan Onodera ve Takano sana el sallıyorlar.

Tamam tamam burası uydurmaydı ama böyle bir şey olsa fenada olmazdı sanki. Ihımm yeniden ciddileşelim.

Kısaca önüne siyah fonlu üzerinde gelen mangaların resminin yer aldığı beyaz harflerle küçük şekilde yazılmış bir heterophobiafansub yazısının altında yaoi ve yuri yazısını görüyorsun. Alt kısımda ise muhtemel bir geçen pazartesinden kalma güncel yazısı mevcut oluyor. (yani şimdi sistem değişti ama eskiden öyleydi.)

Okuyunca ben nereye düştüm dermiş gibi oluyorsun. İşte sonunda araştırmaların sonuç veriyor ve yaoici olma yolunda ki ilk adımlarını altmış bulunuyorsun.:)

Evet bir yazımın daha sonuna gelmiş bulunuyorum. yaa neden nasıl bitti gibi kelamlarınızı kendinize saklayın çünkü devam edeceğim. Bu sadece benim gibi bu türe bulaşan sıradan bir yaoicinin buna nasıl başlandığıyla ilgili bir yazıydı. Kendinizi bir parça bu yazıda gördüyseniz ne mutlu bana.

Yazımın 3. maddesi ne ile başlayacak diye sorarsanız eğer tamamiyle diğer haftayı beklemeniz gerekir. Ama ilerleme şeklim mangalar konusu üzerine olacak. Zaten bu olaya dadanan kişiler öncelikle animeyle başlar ardından mangalar gelir. (yani benim için öyleydi.)

Peki bu yazdıklarımı bire bir yaşadın mı yani bunlar dikkat gerçek hayattan alınmıştır ibaresiyle mi verilsin diye sorarsanız eğer tabi ki hayır yanıtını alırsınız. Buna çok benziyor ama aynısı değil derim. Çünkü benim bir ikizim var. Yani bu türle beni tanıştıran öncelikle ikizimdi. Ama ilk izlediğimiz anime Sekai ichi hatsukoi'ydi. Tabi 2. bölümden kapattırdım.(şu an bile acayip pişmanım o zaman yaptığım salaklığa.) Daha sonrasında ikizime göre daha çok komiklik ibaresi barındıran Junjou Romantica'yı izledik. Tabi bunu izledikten sonra tekrar  Sekai ichi hatsukoi'ye dönüş yaptım.

Kısaca benim maceram böyle oldu. Peki mangalara nasıl sardın diye soracak olursanız çok farklı bir hikaye ortaya çıkacaktır. Onuda 2. bölümde anlatayım bari. Yani yine diğer haftayı beklemek zorundasınız.(hahahaha kötücül gülüş atayım....XD)

Peki ufak bir ip ucundan zarar gelmez diyelim ve ben bildiğin kankim tarafından basıldım. Hani aileniz sizi basar ya işte öyle......(dahası gelecek bölüme)

Not: Resimlerde bile böyle sahneler vermeyen bana bu hafta ne oldu acaba bilmiyorum. Kaptırdım ve bir sürü hot gif yaptım. Koptum gittim resmen.(not içinde not: bu gifler tamamiyle benim tarafımca en az 3 program değiştirerek yapılmıştır. Bir gif kolay yetişmiyor tabi ki:)

Not 2: Beklenen Saezuru Tori wa Habatakanai sonunda geldi heyooo. Gerçi hala İngilizce okumadım ama resimler her şeyi anlatıyor. Tabi yine çok merakta kalacağımız şekilde bitirmiş. Zaten çatlıyorduk şimdi yine bekleyeceğiz. O değilde Doumeki neden ağlıyordu. Yashiro banyoda o suyla ıslanırken kafasından neler geçiyordu. Çaresizliğin kol gezdiği bir bölüm daha göreceğiz sanırım.  Yalnız yandaki sahne için çokca beklemiştik yine müthiş çizilmiş. Bir an önce Türkçesi gelse de okusak yaaaa.

Beklemekten sıkılan benim temsili bir gifini de yapmayı ihmal etmedim. Gerçi bu gif bir şey unutmuşum çığlığı  oldu. Düşünelim bakalım neyi unuttum. Hımmmm ahh hatırladım. Love Stage animesini bilmeyen yoktur dimi. Tabi o sıralar yaoiden falan haberim yok kore dizilerine hayran olduğum sıralar o zamanlar. Bilirsiniz yeppuda diye kore aşıklarının bulunduğu bir site var. Tabi bu site de o zamanlar Love stagenin resimleri vardı. Bende kapakta İzumiyi görünce (bu arada çok kötü bir resmini koymuşlardı o zaman) bu nasıl kız çok sinir oldum yaaa deyip her gördüğümde hayıflandım. Yani sanırım gözlükler falan vardı İzumi de bende böyle aşk şeylerini hiç sevmem. Yani yaoi'yi bilmeden bile shoujo tarzı şeylerden hiç hazzetmiyordum. Acayip gıcık olurdum yani. Bu animeyi de shoujo sanıp çok söylendiğimi hatırlıyorum. Yani bir kere açıp baksam belki çok önceleri tanışacaktım bu türle. Neyse kısa bir anımı araya sıkıştırayım dedim.

Tabi hayat bu ya şimdi Love stagenin mangasını editleyen kişilerden biriyim. Hayat cidden çok garip yani. Ah durun hazır çenem düştü ve anılardan gidiyoruz bir anımı daha yazayım. Sıkılmazsınız değil mi? (okuyucuyu her daim düşünen yazar konumundayım şu an:)

Tabi artık yaoiye adım attığımız sıralar daha ekipte değildik. Her türlü mangayı okuyoruz falan işte. Tabi Junjou'yu okuyorum. Türkçe bölümleri geçtik İngilizce devam ediyorum. O sırıda daha 3. sezon gelmemişti. Hani Misakinin çatıda kısık sesle Usagiye seni seviyorum dediği bölüm vardı izleyenler çok iyi bilir mangada tam o bölümü okuyorum. İngilizcesinde kocaman balonda kısık sesle söylediğini belli etmek istermiş gibi kenarda "I love you"yazıyor. O an okuduğumda içimden geçen tek şey bir an önce Türkçesinin gelmesiydi. Ayrıcana o zamanlar Junjou'yu editleyen Sahra-san'ın bu bölümü nasıl editleyeceğini hayal ettim.(selam olsun kendisine de^-^) İşte söyle olur falan filan şeklinde kafamda kuruyorum. Gel gör ki hayat ve kader kankimle çektiğim bölüm çekilişinde o bölümü bana denk getirdi. (evet o sıralarda kim hangi bölümü editlesin diye çekiliş çekiyorduk ve bölümleri paylaşıyorduk:) Ve resmen hayal ettiğim bölümü kendi yapma şerefine eriştim. Peki bunları neden yazıyorum derseniz eğer isteğiniz şeyler bir şekilde karşınıza çıkar yeter ki isteyin gibi bir önermeyle bitirmek istiyorum. (fazlamı dramatik oldu yaww hadi biraz neşelenelim:)

Mutlu bir hafta sonu ve iyi geçen bir hafta dileyerek bu haftaki yazımı bitiriyorum izninizle. İyi günler.^-^

Aceleyle yazılmış not: Ya bu arada yazmayı unutmuşum ama siz okuyucularında bu türe nasıl başladıklarını bilmek isterim. Yani açıklamak isteyenler yazarsa çok sevinirim.şimdiden teşekkürler. ^-^